Hedefturan’da ki ilk yazım da Türk olmanın keyfini sonuna kadar yaşayalım.
Eğer dünyanın herhangi bir noktasından “Ben Türk’üm” sesleri yükseliyorsa, bu hayatın değerli olduğunun bir kanıtıdır. Zengin ve gurur duyulan tarihi ile dolu, vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan, kendi diline ve dinine bağlı, azimli ve çalışkan Türk bireyinin vatanı sınırları aşar.
Adriyatik’ten Altay Dağları’na, Ural’dan Doğu Türkistan’a kadar uzanan geniş coğrafyada güçlü bir varlıktır Türkler. Hem yüzölçümü hem de manevi zenginlik açısından taşıdığı büyük bir güçtür. Günümüzde 300 milyondan fazla Türk’ün varlığı söz konusuysa ve tarih boyunca çeşitli zorluklarla başa çıkarak varlığını sürdürebildiyse, bu Türk insanının insanlığın sonsuz ve özgün bir parçası olduğunun göstergesidir.
Bugün, Türkiye’nin sınırlarının ötesinde bile bir kurtun sesi duyuluyorsa, bu durum, Türk-İslam ideallerinin önceki yüzyılda başlattığı mücadelenin sonucudur. Aynı zamanda bu, Türk haysiyetinin, Türk kanının ve kökeninin ruhuna işlemiş bir ifadesidir.
Günümüzde Türk gençliği, Bilge Kağan’ın hitap ettiği “Ey Türk Oğuz beğleri, milletim işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir? Su gibi akıttığın kanına, dağlar gibi topladığın kemiğine layık ol! Ey ölmez Türk ulusu, kendine dön!” sloganını her daim hatırlar.
İşgal altındaki toprakları için savaşarak kendini toparlar Türk gençliği. Kendi içinde güç biriktirmek için çaba gösterir. Ergenekon dağından doğan güneş gibi eksiksiz olmak, parlamak ve Turan’a ilerlemek ister. Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin dileğiyle.