Eski Türklerde aile birliği, toplumun temelini oluşturan bir değerdi. Ailenin, devlet teşkilatının küçük bir örneği olarak kabul edildiği ve devletin enerji kaynağı olduğu düşünülürdü.
Eski Türk toplumlarında aileler, toplumun genel huzurunu ve birliğini sağlama amacıyla büyük bir manevi öneme sahipti. Bu, aile üyelerinin çok sayıda akrabalık ismi taşımasından da anlaşılabilir. Evlenme, yeni bir ev kurma ve yeni bir aile oluşturma anlamına geldiği için düğünler, sadece eğlence değil, aynı zamanda kutsal bir tören olarak kabul edilirdi.
Eski Türklerde çekirdek aile yapısı temeldi. Evlenme yaşına gelen çocuklar, evlenirken kendi evlerini kurarlar ve aileden ayrılırlardı. En küçük oğul, baba evinde kalır ve yaşlılık döneminde anne ve babasına bakar, onlardan miras kalan her şeye sahip olurdu.
Aile yapısı genellikle patriarkal olarak kabul edilirdi, ancak kadınlar eşit haklara sahipti ve aile hukukunda da aynı haklara sahip olurlardı. Monogami, yani tek eşlilik, genellikle evlilik pratiğiydi, ancak Kağan evliliklerinde poligami de görülebilirdi.
Dıştan evlenme, eski Türkler arasında yaygın bir uygulamaydı. Akrabalık ilişkilerini güçlendirmek ve diğer boylardan destek kazanmak için kullanılırdı.
Evlenme işlemi için aracılar veya arkuçlar kullanılırdı. Nişan, söz kesme, düğün, mal paylaşımı gibi anlaşmalar için arkuçlar, iki taraf arasında gidip gelirlerdi.
Evliliklerde levirat (erkeğin ölen kardeşinin dul eşini alması) ve sororat (kadının ölen kız kardeşinin kocasını alması) gibi gelenekler uygulanıyordu. ( Ölmem mi )
Evlilikler genellikle dışarıdan evlenme yoluyla yapılırdı, bu da akrabalık ilişkilerini güçlendirmenin bir yolu olarak kabul edilirdi.
Düğünler, türkler arasında sıkça gerçekleştirilen büyük etkinliklerdi. Düğünlerin büyüklüğü, kişilerin toplumdaki statülerine, güçlerine ve hakimiyetlerine paralel olarak değişirdi.
Düğünlerde geleneksel oyunlar ve eğlenceler, askeri becerilerin sergilendiği etkinliklere dönüşebilirdi. At binme, ok atma yarışları gibi faaliyetler düğünlerin bir parçası olabilirdi.
Tören sırasında davul-zurna çalınırdı, okumacılar düğünü okur ve halka yemek verilirdi. Yemek verme, toplumsal bir birlik ve beraberlik mesajı taşırdı ve herkesin doyurulmasını içerirdi.
Çeyiz hazırlama da eski Türk geleneklerinden biriydi ve gelinin çeyizi düğün öncesinde ve sonrasında sergilenirdi. Gelinin çeyizi, herkesin görmesi için açık bir şekilde sunulurdu.
Eski Türk düğünlerinde gelinin baba evinden ayrılması, sağdıç eşliğinde gerçekleşirdi. Gelinin kocasının aile evine girişi de özel bir ritüelle yapılırdı.
Düğünlerde müzik ve tütsülenme gelenekleri, şamanist kökenlere dayanır ve düğünün kutsal bir tören olarak kabul edildiğini gösterir.
Çeyiz hazırlama da, çok eski zamanlardan beri devam eden geleneklerden biriydi. Gelinin çeyizi, düğünden önce ve sonra herkesin görmesi için sergilenirdi.
Ayrıca, farklı Türk topluluklarında “sün han” veya “yereh” olarak adlandırılan, ailenin koruyucu ruhları da bulunurdu. Bazı boylarda, bu koruyucu ruhları temsil etmek için kapının arkasına sepetler konurdu ve evden evlenerek çıkan bir gelin, bu sepetle ayrılırdı. Bu gelenek, günümüzdeki çeyiz geleneğinin kökenlerinden biri olarak kabul edilebilir ve hatta bazı bölgelerde kız çeyizi için “sepet” terimi kullanılır. Ayrıca, bu koruyucu ruhları temsil etmek amacıyla “töz” veya “ongon” adı verilen putlar da yapılırdı.